Nədən Türkiyənin başını ağrıdırlar?
Financial Timesin İngiltərədən, Türkiyə üçün hazırladığı iqtisadi tabanlı xəbərlərdən biri daha içerde iyi anlamaya dönük çabalar gösterilmeden, direkt eleştiri tahtasına konuldu. İstanbula yapılacak üçüncü Havalimanı ihalesi ve finansman bulma sıkıntılarını gündeme taşıyan, finansın kalbi Londra merkezli haber/yorumu, direkt karalama kampanyası olarak yaftalayıp, bu eleştirilerin ve ya haksız olarak gördüğümüz bu haberlerin neden yapıldığını, doğru taraflarını sorgulayanımız yok. Bu sebeple de daha ağır bir dille değerlendirme yapıp, laf yetiştirmeye çalışıyoruz. Tatmin edici cevap veremiyoruz. Başka söyleyecek lafımız yok anlaşılan.
Gazete finansal belirsizliklerin Türkiyedeki büyük alt yapı projelerini tehdit ettiğini yazmış. Bu konuyu içerde verileriyle ilk yazan benim. Evet, henüz projesi belli olmayan, ihalesi yapılmayanları da işin içine koyarak bir az abartmışlar; «İstanbul»a üçüncü hava limanı zora girdi, nükleer ertelene bilir, Kanal İstanbula ilgi az iddiasında bulunması iyi niyet işareti ve sağlıklı bir değerlendirme belirtisi taşımıyor. Bakmamız gereken ya haberde ayakları yerbasan konu hangisi. Bence, yeni hava limanı konusunda haklılık payları var.
Kasım ayının başında benzer bir eleştiri tablosuyla, Başbakanlık Yatırım Ajansının New Yorkta yaptığı toplantıda karşılaştık. Bir danışmanlık şirketinde New Yorkun 25 fon yönetici ve temsilcisiyle bir araya geldiğimizde üçüncü hava limanı hakkında burada soru soruldu. Bu toplantıda İlker Aycı, Türkiyenin New York Baş konsolosu Levent Bilgen ile birlikte Citibank Türkiye Genel Müdürü ve Ülke Başkanı, ABD-Türkiye İş Forumu (ABFT) Başkanı Serra Akçaoğlu, Pepsi-co Güneydoğu Avrupa Başkanı, ABFT Yönetim Kurulu Üyesi Eugene Willemsen, Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Başkan vekili Akın Kozanoğlu, Koç Finans-Yapı Kredi Başekonomisti Cevdet Akçay, Mediasa Başkan Yardımcısı Bülent Gençtürk, Yatırım Ajansı Baş danışmanı Hasan Pehlivan yer alıyordu. Türkiye tarafından katılanların hepsi konuşma yaptı, soruları cevapladı. Ancaken sıkıntılısına cevap vermek Hasan Pehlivana düştü. İşte New Yorkta da karşımız açıkan o soru üçüncü hava limanıydı.
Türkiyede dersini iyi yapamayanların sebep olduğu sıkıntıları yurtdışında gidermek Başbakanlık Yatırım Ajansına düşüyor. Dua edelim, onlar derslerine iyi çalışıyor.
New Yorkta karşımıza çıkan bu konuyu, benimle birlikte gazeteci olarak toplantıda bulunan Hürriyetten Vahap Munyar yorumsuz yazdı. Soru şuydu: üçüncü hava limanı ihalesi için konsorsiyumlardan birine 1 milyar dolarlık payla girdik. Ancak bizim öngürülerimizin çok üzerinde, 30 milyarı aşan bir rakamla Türk şirketlerinden oluşan konsorsiyum (Limak-Kolin-Cengiz-Mapa-Kalyon) 25 yıllık kira bedeliyle ihaleyi kazandı. Biz hayal kırıklığı yaşadık. Oluşan fiyat fahiş değilmi?
Türkiyede benden daha detaylı olarak kimsenin bu konuyu bildiğini sanmıyorum. Bu sebeple hem soru dikkatimi çekti, hem de «bizimkiler nasıl cevaplayacak» diye merakla dinlemeye başladım. İlker Aycı, cevaplaması için Başdanışman Hasan Pehlivanı işaret edince, dikkat kesildim. İhalenin şeffaflığından başladı, herşeye hakim bir şekilde cevap verdi. Mesela ihalenin açık artırma bölümünün 20 milyar Eurodan başlamasına yol açan teklifsa hibi IC-Alman Fraport olduğuna dikkat çekti. Bunun üzerine de soruyusoran, yeni sorular sormadan toplantıdan ayrıldı. Ancak benim söyleyeceklerim.
Bu konuyu geçen hafta Bloomberg HT-te gündeme getirdim. Kapalı zarflar açıldığında Makyolun 4 milyar Euro, dünya devi Fransız ADP ortaklı TAV 9 milyar Euro, Limak-Kolin-Cengiz-Mapa-Kalyon konsorsiyumunun 12.6 milyar Euro,IC-Fraport (Alman) konsorsiyumunun da 20 milyar Euro teklif etti. Bu rakamlara KDVsiz hali üzerlerine bir de KDV ekleyin ve cevabını verin:»İhaleyi almayı en fazla isteyen iki gurubun ikikatı bir fiyatı IC- Fraport neden vermiş ola bilir?»
İki gurubun aksine ikikat rakamla ihaleyi başlatan IC-Fraport daha sonra küçük artırımlarla niçin hemen yarıştan kopma işareti gösterdi? Daha yüksek teklif vermedi, neden?